iyi bayramlar olsun

30 Eylül 2008 Salı

BIR BAYRAM GULUSU SAVUR GOKLERE, ESKI ZAMANLARA GULUCUKLER GETIRSIN OYLE ICTEN SAMIMI, GOZYASLARINI BILE TEBESSUME CEVIRSIN. IYI BAYRAMLAR.

Japon Dusunurden Sevgi Uzerine

13 Eylül 2008 Cumartesi










Masumi Toyotome diye bir Japon yazmış.“Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor. “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor. Sonra anlatmaya başlıyor.




“Sevgi üç türlüdür!”




Birincinin adi “Eğer” türü sevgi!





Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adi takmış yazar. Örnekler veriyor: Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni severim. Eğer es olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi..Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar.. “Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır.”Yazara göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “Eğer” türüne rastlanıyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giriş sınavlarını kazanarak babasını mutlu etmek için, çok çalışıyor. Okul dışında hazırlama kurslarına da gidiyor. Ama basarîli olamıyor. Babasının yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir haftalığına Hakone kaplıcalarına gidiyor. Eve döndüğünde babası öfkeyle “Sınavları kazanamadın. Bir de utanmadan Hakone’ye gittin” diye bağırıyor. Delikanlı “Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi hissetmediğinde Hakone kaplıcalarına gittiğini anlatmıştın” diyor. Baba daha çok kızarak, delikanlıyı tokatlıyor. Çocuk da intihar ediyor.”Gazeteler intiharın anlık bir sinir krizi sonucu olduğunu söylediler, yanılıyorlardı” diyor yazar. “Delikanlı babasının kendisine olan sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bağlı olduğunu anlamıştı! “İnsanlar “Eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında.”Bu sevginin varlığını ve nerede aranması gerektiğini bilmek, bu genç adamın yaptığı gibi, yasamı sürdürmekle, ondan vazgeçmek arasında bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığımızda önemli rol oynayabilir” diyor, Masumi Toyotome. İlginç değil mi?..




ÇÜNKÜ türü sevgi




Sonra da devam ediyor yazar, çünkü türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi söyle tarif ediyor:”Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.” Örnek mi?..”Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın!)” “Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..” “Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki..” “Seni seviyorum. Çünkü beni üstü açık arabanla, o kadar romantik yerlere götürüyorsun ki.”Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş bir şeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama derin düşünürseniz, bu türün, “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artik ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yasama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen kıza içerler. Üstü açık BMW’si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.”O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?” diye soruyor, Toyotome. “Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz” diyor. Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi. “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?” korkusu. Tüm insanların iki yani vardır. Biri dışa gösterdikleri. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği.. “İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse” korkusu buradan doğar. İkincisi de. “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.” endişesidir. Japonya’da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan kazanla parçalanmış. Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı. Aynı kentte oturan anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler, artik çirkin olan kızlarını. Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş. Japon yazar “Toplumlardaki sevgilerin çoğu ‘Çünkü’ türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insani hep kuşkuya düşürür” diyor. Peki, o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne? “Ve iste sevgilerin en gerçeği yolda!




Üçüncü tür sevgi




Üçüncü tür sevgi benim ‘Rağmen’ diye adlandırdığım türdür” diyor yazar. Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birsek beklenmediği için eğer” türü sevgiden farklı bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için “Çünkü” türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide, insan “Bir şey olduğu için” değil, Bir şey olmasına rağmen” sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? Rağmen sevgi. Esmeralda, Qusimodo’yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına “rağmen” sever. Asil, yakışıklı, zengin delikanlı da Esmeralda’ya Çingene olmasına “rağmen” tapar! “kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insani olabilir. Bunlara ‘rağmen’ sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karsılaşması şartı ile.”Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine “rağmen” olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor. Japon yazar “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur” diyor. “Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, basarî ya da ünden daha önemlidir.” Bunun böyle olduğundan nasıl emin? Hakli olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor. “Su soruma cevap verin” diyor. “Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, basarî ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize ‘Yasamamın ne yararı var’ diye sormaz mıydınız?” Devam ediyor Toyotome. “Su anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire basınızın üstüne çökmez miydi? O an yasam size anlamsız gelmez miydi?” “Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yasardınız?” diye soruyor ve yanıtlıyor: “Böyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yasayan ölü haline geliyorlar.” Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor “Rağmen” sevgiyi. “Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni ‘Rağmen’ türü sevgiyi şu anda yasamanız ya da Birgen bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.”Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome. “Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok” diye açıklıyor. Anlatıyor. “Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayni şeyi başkasından beklemektedir.” Peki, bu dünyada sevgi ne kadar var? Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve tevsik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda.

“Dünyadaki en büyük kıtlık,


‘rağmen’ türü sevginin yeterince olmayışıdır!”

dans dans dans

10 Eylül 2008 Çarşamba




Merhabalar


Arayi baya actim,malumunuz hafta sonu geldi-gecti gerci.


Gecen haftayi muthis bas agrisiyla gecirince doktora gitmistim.En son orda kalmisim :)


Efendim stressiz bir hayat ve rahatlik deyince sevgili doktorum (tabi bunun yaninda bikac gun sonra yine rontgenler cekilcek,risk almamak icin)


Be nde cumartesi gecesi buradaki buyuk dans gosterisine sabahin ilk saatleri eve donup biraz uyku ve arkadasin evine kani yani yengec partisine oradanda sehir disina gittim ve bugun sabah geldim.cunku bugun isbasi :)


Gelelim bizim gobek atan japonlara:)


Japonlar sizleri bilmem ama benden iyi gobek atiyorlardi:)


bu gecenin onemi bizim dansimiz olan gobek dansinin olmasi ve darbukalarin calinmasi.hatta bir ara cadirimin ustune sip dedi damladiyi caldilar.soylemediler tabikide..ben soyledim ama :)
muthis bir geceydi....hemen fotograflara ve videolara geceyim :)








en yakin arkadasim Aki ile muhtesem danscilari izlerken








hepinize cok harika ve kipir kipir bir hafta diliyorum:)



not:video yuklemesi baya uzun surdugu icin daha sonra eklemeye calisacagim.







bakalim neymis

5 Eylül 2008 Cuma
son gunlerde surekli basim agriyor.bundan oncede ara ara tutan gozumu dahi acamadigim siddetli bas agrilarim oluyordu.Birkac gun once yine siddetli baslayan ve aza inen acaba uykusuzlukmu diye uyku duzenime dikkat ettigim halde,acaba yemek yemedimmi diyemi derken yemek duzenimide dikkat ettigim acaba stres mi stressiz bir zaman dilimi gecirdigim halde basimdaki o tuhaf agriyla birkac gundur beraber yatip kalktik..


az sonra doktora gidiyorum.bakalim esas nedeni neymis....hepinize agrisiz cok mutlu saglikli gunler diliyorum...


Japonya sokaklarinda kimler varmis :))

mademki japonyadan haberler dedik..Haberin esas kaynagi sokaklara gidelim o zaman. az yazi cok foto diyorum.oncelikle sokaktaki cilgin japon genclerinden basliyorum..efendim zamanla sirasiyla japon arabalari,japon emo mu nemo mu bilemedigim boyslar cicekler bocekler hepsini buraya ekliyecegim :))


buyrun bakalim.










yol arkadasim

4 Eylül 2008 Perşembe

son gunlerde israrla basa alip dinledigim bir parca var.Sezen Aksu yol arkadasim.Nedenini bilmiyorum ama bana cok iyi geliyor...Okudugum haberlere gore Sezen Aksu bu parcayi Onno Tunc icin yazmis.bence cokta iyi yapmis..Insan dinlerken icinde bi yerdeki bosluk doluyor sanki...
iste sozleri:



Yol arkadaşım gördün mü,
Duydun mu olup bitenleri
Kıskanıyor insan bazen,Çekip gidenleri
Yalnızlaşmışız iyice
Üstelik de alışmışız
Hiç beklentimiz kalmamış
Dosttan bile Korkular basmış dünyayı
Şimdi bir semt adı "vefa"Kutsal
kavgalardan bile kaçan kaçana
Anlaşılır gibi değiliz
Tek bedende iki kişiyiz
Hem yok eden, hem tanık
Esaslı karmaşa
Ben sana küsüm aslında, haberin yok
Koyup gittiğin yerde kötülük çok
Kime kızayım, nazım senden başka kime geçer
Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok
Sen esas alemi seçtiğinden beri
Ben o saatte bittiğimden beri
Dünya bildiğin gibi dünya dönüyor işte
Uzun uzun konuşuruz bir gün son İstanbul beyi
Yol arkadasim nerdesin???

dinlemek icin buyrun

Japon tirnak susleme sanatlari :)

Efendim burada kimin ellerine baksaniz bayanlarda tabiiikide tirnaklar birer sanat eseri.Isin garibi istediginiz bir sekli fotografi pattt die tirnaginiz ustune isleyebiliyorlar...tirnaklariniz kisaysa sorun degil, binlerce tirnak icersinden istediginiz uzunlukta secip tirnagininizin ustune monte ettirebiliyorsunuz..



tek sadece 10 adet islenmis sekilli tinak fiyatlari 45-90 ytl arasi..tabi bunun montesi cilasi torpusu yaklasik 100-120 ytl yi buluyor...ben gecenlerde gitmistim.sadece oje ve cila 6420yen yani 85 ytl falan tutmustu..yani burada manikur deyince oje ve cila suruyorlar..oyle turkiyedeki gibi once bildigimiz manikuru yapip sonrada belsten oje surmuyorlar :(

herneyse ben bayiliyorum uzun guzel ve hos gozuken tirnaklara fakat tirnak taktirinca is yerinde calisirken yada evde gunluk isleri yaparken malesefki pek islevsel degil.hersey birer azaba donusuyor :(

sanirim alisik olmadigimdan bana cile gibi gelmisti turkiyeye giderken taktirdigim tirnaklar ..aman kirilcak ,aman yere su dustu alirmisiniz vs vs :)

simdi japonlarin o muthis tirnak fotolarina gecelim isterseniz...ben bakmakla yetiniyorum.siz isterseniz videoya bakip kendinize yapabilirsiniz..ben cok becereksizimdir :(((

iyi seyirler efendim...

video burada
fotograflar :))